17 Mayıs 2011 Salı

0 yorum

Monaco





Monaco, Fransa’nın Akdeniz kıyısında yer alan bir şehir devleti. Vatikan’dan sonra en küçük ikinci bağımsız devlet olan Monaco, dünyanın en kalabalık kentleri sıralamasında nüfus yoğunluğu olarak başta geliyor. Dünyaca ünlü kraliyet ailesi, zenginleri ve kumarhaneleriyle dillerden düşmeyen bir rüya şehir…





Başkent: Monaco

Para Birimi: Euro

İklimi: Ülkede yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı tipik bir Akdeniz iklimi hüküm sürüyor.

Din: Halkın %90’ı Katolik.

Dil: Fransızca resmi dil. İngilizce, İtalyanca ve Monakoca da konuşulur.

Saat Farkı:+ 1 saat

Ortalama Uçuş Süresi: Uçak+tren yolculuğu ile birlikte toplam 3.5 saat.

Vize: Vize almak gerekiyor.


Trablus



Libya’nın başkenti ve aynı zamanda en büyük şehri olan Trablus, M.Ö. 500’lü yıllarda Fenikeliler tarafından kurulmuş.

Başkent: Trablus

Para Birimi: Dinar

İklimi: Kıyı boyunca Akdeniz iklimi, iç kısımlarda kuru ve sert çöl iklimi görülüyor.

Din: Halkın %97’si Sünni Müslüman.

Dil: Arapça

Saat Farkı: -1 saat

Ortalama Uçuş Süresi: 2 saat 30 dakika.

Vize: Vize almak gerekiyor.



Kuşadası



Kuşadası'nı görmeden geçmeyin!

Kuşadası'nı görmeden geçmeyin!



Kuşadası Türkiye’nin ilk keşfedilen “turistik” yörelerinden biri. Adını, üzerinde Cenevizlilerin inşa ettiği bir kale bulunan Güvercinada’dan alıyor. İlk bakışta beton mezarlığı ve turist avcısı hali vardır. Hele o girişe dikilen birtakım ucuz görünümlü gökdelenler falan; sanki cinayet işlemişiz, katletmişiz, acımadan vurmuşuz! Her şeye rağmen Kuşadası’nı severim. Çarşısı, milli parkı ve sahiliyle gönlümdeki yerlerden biridir.





Fatih Türkmenoğlu

Milli park muhteşem
Dilek Yarımadası’ndaki milli park mutlaka görülmeli. Bitki örtüsü ve içinde yaşayan hayvanlarla Türkiye’nin en zengin milli parkıdır. Yaklaşık 250 adet kuş, 28 memeli, 42 sürüngen, 45 balık türü ve 804 bitki türü barındıran bu park Kuşadası’ndan yarım saat mesafede. 11 bin hektarlık bir alanda, olağanüstü.
Koyların güzelliği anlatılır gibi değil. Allah’a şükür mangal yakmak yasak. Eğer hafta sonu değilse, sinir bozucu terminatör insan manzarasıyla da karşılaşılmıyor.
Uzun uzun yüzmek, saatlerce yürümek, bisiklete binmek, bitkileri incelemek mümkün. Hatta modern turizm aktiviteleri de var: Foto safari, motosiklet safari, at safari, kuş gözlemciliği... Hakkını vererek gezmek için en azından dört-beş saat ayırmalısınız.
Kuşadası’nda bol bol plaj var.
30 kilometreye yakın bir kıyı şeridi içinde plajlarda ve koylarda sörf, yelken, kano, sukayağı, balık avcılığı ve tekne turları yapma imkanı bulabilirsiniz.
Kadınlar Denizi Plajı, Yılancı Burnu Plajı, Güvercinada Plajı, Yavansu Plajı, Kuştur Plajı, Sevgi Plajı, Karaova Plajı, Güzelçamlı Plajı, Kalamaki Plajı... Bunların yer yer uzun ve geniş olmaları kalabalığı gizliyor. Ben hafta içi bir günde gördüm, fena değildi. Maalesef yabancı turistlerin bloglarında, forumlarında plajdaki çöplerden çok şikayet ediliyor.

Sağlık tatiline uygun

Kuşadası’ndaki Natur Med’in sahibi Dr. Yaşar Yılmaz tesisi beş yıl önce açmış. Daha çok Alman turistler, biraz da “arınma”nın önemini kavramış Türkler geliyor. Almanlar tatil anlamına gelen “urlaub” ile kür anlamına gelen “kur”u birleştirmiş, bu tarz tatile “kurlaub” demişler. Doğru beslenme, bolca fiziksel aktivite, öğleden sonraları uzun yüzme seanslarıyla da, tatille sağlıklı yaşamı birleştirme son derece başarılı gerçekleşiyor.

Ne yapılır?

Kuşadası her yerin ortasında. Yarım günlük turlarla antik kentlere gidebilirsiniz. Selçuk ve Efes’e günübirlik turlar var. Efes kaçmaz. Her sene görüp her defasında hayran oluyorum. Dilek Yarımadası Milli Parkı’na zaman ayırmayı unutmayın.
Güvercinada Kuşadası’nın hemen kıyısında ince bir yolla sahile bağlanmış küçücük bir ada. Görmek isteyebilirsiniz. Turistik. Gelmişken Samos (Sisam) Adası'na geçmek ister misiniz? Her yerde turların ilanlarını göreceksiniz. Yengenli, pardon Schengen’li pasaport var mı?



Meryem Ana’yı görmediyseniz, mutlaka gidip görün.
Şirince çok yakın.
Beach club ve aqua parklar da var. Adaland muhteşem. Yunuslarla yüzün, dev kaydıraklardan atlayın. Günlük giriş fiyatları 20 ile 35 TL arasında değişiyor.
Güzelçamlı (Kalamaki) harika bir doğanın ortasında. Kuşadası’nın gürültüsünden ve uğultusundan uzaklaşmak için çok iyi bir fikir olabilir.
1618’de yapılmış olan Kervansaray’ı ve gene aynı yıldan kalan Kaleiçi Camii’ni mutlaka ziyaret edin.
Çarşıyı çok severim; özellikle akşam bastırınca turlamaya çıkanlarla birlikte renkleniyor.
Kuşadası geceleri çok renkli. Barlar sokağı cıvıl cıvıl. Biraz daha kaliteli eğlence isterseniz, Biraver ve Jade’i tavsiye ederim.


Nasıl gidilir?
İzmir’den Kuşadası’na, İzmir-Aydın yolunun 65'inci km’sinden, 25 km’lik yol izlenerek yaklaşık 1,5 saatte ulaşılır.

Cape Town











Cape Town



Cape Town ziyareti demek, Güney Afrika’nın bambaşka bir yüzüyle karşı karşıyasınız demek. Muhteşem doğal güzelliği ile dünyanın en cazip, en havalı ve en göz alıcı şehrinde olduğunuzu düşünebilirsiniz. Cape Town, övünülecek derecede güzel beach’leri ve şehrin ortasında bulunan Table Dağı ile son derece etkileyici. Cape Town’daki son derece şık restoranlar dünya standartlarının çok daha ötesinde dizayn edilmiş.





Uçuş Süresi: 10 saat 30 dakika
Resmi dil: İngilizce, Afrikaans dili ve Xhosa dili
Saat Farkı: Yok
Vize: Gerekmiyor



Cape Town’a gittiğinizde kum taşından yapılmış geniş ve yüksek tabelalar dikkatiniz çekecek. 1086 metre yükseklikte ve 3 km uzunluğunda olan Table Dağı’na giderseniz eğer, bulutlarla kaplanmış gökyüzünün dağ ile birleşmiş masaörtüsü güzelliğindeki görüntüsüne iddia ediyoruz ki aşık olacaksınız… 1400 çeşitten fazla bitkinin bulunduğu dağda çok sayıda memeli hayvan, 100 den fazla sayıda sürüngen çeşidi bulunuyor. Dağın tepesinden baktığınızda göreceğiniz Cape Town manzarası üzerinizde muhteşem bir etki bırakacak. Dağa ulaşmak için bölgede bulunan teleferikleri kullanarak, tepeye 3 saatlik bir tırmanış ile ulaşabilirsiniz. Cape Town yamaç paraşütçüleri için de ideal bir seçim olacaktır… Table Dağı’nın doruğunda bile bulunan restoran ve hediyelik eşya dükkanları, ziyaretçilerin tüm konforunu sağlamak için düşünülnmüş.



Not: Şiddetli rüzgarlarda teleferikler çalışmıyor bu yüzden teleferiklerde yaşanacak gecikmeleri normal karşılamanız gerekiyor. Eğer dağın tepesindeyken sis bastırır ve kaybolduğunuzu hissederseniz sizin yanınıza verilecek kornalara basarak yerinizi belirtmeniz gerekiyor.



Cape Town’da gezebileceğiniz yerler oldukça fazla. Akşam yemeği ve alışveriş yapmak için Victoria ve Alfred Waterfront’a gitmelisiniz. Nelson Mandela’nın 18 sene hapse mahkum edildiği Robben Adası’nı görebilirsiniz. Townships’te Güney Afrika’yı ve yaşam stillerini anlayabilirsiniz. Sörf yapmak, doğanın güzelliklerini doyasıya seyretmek isterseniz eğer, Cape Town beach’lerinde turlayabilirsiniz. Table Dağı’nda ise uzun yürüyüşler yapabilirsiniz.




Cape Town’a gitmişken, birbirinden güzel beach’leri ziyaret etmeden geri dönmek olmaz tabiî ki. Beach’leri tek tek sıralamamız mümkün değil ama işte Cape Town’un meşhur beachleri;




Clifton beach, Cape Town beach’leri arasında en meşhur olanı… Muhteşem pervazlarda güneşlenebileceğiniz kumsal, Atlantiğin soğukluğundan dolayı bu bölge denize girmek için pek elverişli değil.




False Bay sahilinde bulunan Muizenburg ve Fish Hoek plajları aileler için en uygun seçeneklerden… Atlantic sahillerine oranla daha ılık olan su sıcaklığı ile yüzmeye elverişli bölgede bulunan plajlarda cankurtaran bulunuyor. Pavillion’da ise bolca eğlence ve atraksiyon var.




Cape Town’da bir de çıplaklar kampı bulunuyor. Sandy Bar adı verilen bu kamp biraz rüzgarlı. Plaj kıyısında pek hoş görüntülerle karşılaşmasanız bile genel olarak sakin bir kumsala sahip.
Balinaları seyretmek isterseniz eğer, False Bay’a gitmeniz gerekiyor. Ekim ve Kasım aylarında balinaların okyanustaki muhteşem danslarına tanık olabilirsiniz.
Uzun yürüyüşler yapmak içinse 8 km. uzunluğunda ve muhteşem kuma sahip Noordhoeak Beach’i tavsiye ederiz.




Cape Town’un kurtuluş öyküsü Robben Adası… 400 yıllık bir tarihi görmek isterseniz eğer Robben Adası’na muhakkak uğramalısınız. Nelson Mandela’nın 18 yıl hapis yattığı bu ada, 1997 yılında müzeye çevrilerek, UNESCO tarafından koruma altına alınmış. Robben Adası zamanla Güney Afrika’nın sembolü haline gelmiş. Kabus gibi günlerin bitişinin ve Güney Afrika hükümetince Avrupalıların başkalarından ayrılma sisteminin kabul edilip, demokrasinin yeniden gelmesini ifade ediyor.
Cape Town’da bulunan Victoria ve Alfred Limanları, ülkenin en meşhur limanları arasında. Liman boyunca dizilen Cape Town’un en iyi restoranlarına bayılacaksınız. Bol para harcayabileceğiniz dükkânlarda burada sıralanmış durumda! Aman ipin ucunu fazla kaçırmamaya bakın, çünkü burada bulunan mağazalarda kendinizden geçebilirsiniz! Limanlarda katılabileceğiniz başka bir etkinlik ise Maritime müzesinin içerisinde bulunan akvaryumda köpek balıklarını izlemek…




9 bin adet bitki bir arada!Peki birbirinden güzel çiçekleri, bitkileri, Afrika’ya özel, iklimine ait doğaya ayak uydurabilen çiçekleri izlemek istemez misiniz? 9 binden fazla bitki çeşidi sizi Kirstenbosch Botanik Bahçesi’nde bekliyor olacak. 528 hektardan oluşan bir alana kurulmuş olan bu bahçede, çok şirin piknik alanları da bulunuyor. Yaz boyunca piknik yapabildiğiniz bahçede, Aralık ve Mart ayları arasında her Pazar günü 17:30’da müzik konseri düzenleniyor. Birçok restoran ve cafe de Bahçe Merkezi’nde bulunuyor. Bahçe sabah 8:00 ile akşam 18:00 arasında ziyaret edilebiliyor.



Cape Town’da politik olayların bastırılmasından sonra nüfus yoğunluğunun oldukça arttığı Township’i ziyaret etmelisiniz. Yarım günlük bir tur ile şehri gezebilirsiniz. Okullar, yetimhaneler, kamu daireleri burada bulunuyor.



Cape Town’da ulaşım çok kolay. Toplu taşıma araçları gayet ucuz ve çok kullanışlı. En çok kullanılan taşıma aracı ise minibüs taksiler. Hem rahat hem ucuz olması sebebi ile eğer tursuz geziyorsanız, minibüs taksiler tam size göre! Güney Afrika’da bir de rikkis adı verilen küçük renkli Vanları da ulaşım için kullanabilirsiniz.
Cape Town’da yemek konusunda çok şanslı olduğunuzu hissedeceksiniz. Restoran konusunda o kadar fazla alternatifiniz olacak ki; Afrika’nın özel yemeklerinden tatmak isterseniz eğer, Africa Cafe ve Mama Africa’da otantik Afrika yemeklerini tadarken gece boyunca düzenlenecek eğlencelere katılabilirsiniz. Dünyanın en iyi balık restoranları ise yine Cape Town’da bulunuyor. Okyanus manarasında bir restoranı ya da Table Dağı’na bakan bir masayı, ya da gün batımını seyredebileceğiniz bir mekanı tercih edebilirsiniz. Wharfside Gril, Panama Jacks ve Codfather bu 3 alternatife uygun 3 seçenek… Cape Town oldukça kozmopolit bir şehir olmakla birlikte Asya mutfağına özgü restoranları son derece ilgi çekici. Cape Town’da yiyeceğiniz otantik ve lezzetli yemekler size bambaşka deneyimler yaşatacak. Hint yemeklerinden Bukharai Thai mutfağından Cape Malay’ı Noon Gun Tea Room’da yemelisiniz. Güney Afrika’nın top restoranları ise; The Truffle Pif, Beluga ve La Colombe. Cape Town’da konaklayabileceğiniz birsürü yer bulabilirsiniz. Rahat yataklarda uyuyacağınızdan emin olun! Cape Town’da sezon Aralık ve Şubat aylarında yaşanıyor. Waterfront, Green Point ve Sea Point tercih edebileceğiniz otellerden…



Penguenlerle denize girmek ister misiniz?



Cape Town şehrinde eğlence için her hangi bir sınırlama getirmek yanlış olur. Bu şehirde eğlenmek için özel bir festival ya da hafta sonunu beklemenize gerek yok! Şehir her daim eğlence anlamında size farklı seçenekler sunabilecek bir yer. Gece hayatının kapalı mekanlarda olduğu kadar sokaklarda da yaşandığı bu şehirde, bir çok insan için müzik dans ve eğlence bir yaşam biçimi halini almış... Cape Town'un her zevke hitap eden bir şehir olmasının en belirgin özelliği bu şehirde yapılan aktivitelerdir. Penguenlerle birlikte denize girmek, yüksek tepelerden paraşütle atlamak, okyanus dalgaları arasında sörf yapmak, golf sahalarında golf oynamak, deve sırtında safari yapmak gibi bir çok çeşitli aktiviteyi bir arada yapabileceğiniz bir şehir.




































16 Mayıs 2011 Pazartesi

0 yorum

A.B.D

Amerika

Amerika

Dünyanın en heyecan verici ülkelerinden biri… Hayaller ülkesi… En şiddetli mitolojilerin, değişik kültürlerin bir arada bulunduğu yer Amerika… Birbirinden tamamen farklı kültürlerin bir arada yaşadığı bu ülke, Bağımsızlık Bildirgesi’nin yayınlanmasından sonra dünyanın en güçlü ülkelerinden biri konumuna geldi. Kısaca Amerika, sanatıyla, kültürüyle, teknolojisiyle, gece hayatıyla "anlatmakla olmaz yaşanır" denilebilecek bir ülke... Her yeri ayrı bir güzel, her yeri ayrı ışıltılı… Ve herkesin gitmek, görmek istediği bir ülke… Eğer gelişmiş ülkeleri gezmeye meraklıysanız, eğer kocaman şehirleri gezmeyi tanımayı sevenlerdenseniz, eğer Hollywood yıldızlarının yaşadığı yerleri hep merak ederim diyenlerdenseniz, Amerika tam size göre! Vize konusunda biraz titiz davranan ülkelerden biri de Amerika, hele ki son terör olaylarından sonra biraz daha zorlasalar da Amerika’nın o büyüsüne kapılmak için değer gibi gözüküyor…


“Uyumayan Şehir” New York…

Amerika’nın en popüler şehirleri arasında, her daim 24 saat hareketlilik, korna sesleri ve gürültü duyabileceğiniz bir şehir New York. Yaklaşık 9 saat sürecek bir uçak yolculuğu ile varabileceğiniz New York’ta, her an bir Hollywood yıldızıyla, ya da favori basketbol takımınızın bir oyuncusuyla karşılaşabilirsiniz. Işık oyunlarının büyüsüne kapılıp, alışveriş çılgınlığını içinizde en derinlerde hissedeceğiniz bu ülkede, eğlencenin en doğru adresinde olduğunuzu da hissedebilirsiniz. Alışveriş merkezleri, yüksek binalar, geniş caddeler ve her an karşılaşabileceğiniz ünlüleri ile “New York” söylendiği gibi uyumayan bir şehir… Hele ki ünlü caddelerini gezmeden, burada alışveriş yapmadan ya da yoğun kalabalığın içinde kaybolmadan New York’u gördüm diyemezsiniz… New York Soho, Time Meydanı, 5. Cadde Amerika ile özdeşleşmiş bölgelerden... Bu caddelerde lüks mağazalarla, ışıl ışıl vitrinlerle karşılaşabilirsiniz. Bu mağazalardan alışveriş yapmasanız bile bir göz atmakta fayda var. Eğer aradığınız değişik objeler ise, New York ve San Francisco'da bulunan Çin Mahalleleri size önerebileceğimiz seçeneklerin başında geliyor. Bu mahallerde kurulan ufak pazarlardan, birçok değişik obje satın alabilirsiniz. Elektronik eşya satın almak istiyorsanız, Çin Mahallesi ucuz fiyatlarıyla sizi alışverişe davet eden bölgelerin arasında yer alıyor.


New York’un ışıltısı, Los Angeles’ın eğlencesi…


Alışverişten sonra gürültüden ve kalabalıktan bunalırsanız eğer, kafanızı dağıtmak için gitmeniz gereken ilk yer Central Park… Daha sonra ki durağınız ise kesinlikle Battery Park’ta bulunan South Ferry iskelesinden kalkan gemilerle Amerika’nın sembolü olan “Özgürlük Anıtı” olmalı… Harlem, Çin Mahallesi ve Little Italy… Üç farklı sokak, aynı zamanda üç farklı kültür demek, bu bölgeler görülmeden geri dönülmemeli… Güneş, deniz ve kumsallar, bunun anlamı Amerikalılar için Los Angeles demek… Malibu sahillerinde denize girip, güneşin tadını doyasıya çıkarmak isteyenler için, ünlülerin ayak izlerinin bulunduğu caddeyi gezmek için Hollywood’u, eğlencenin ruhunun yaşadığı, her yıl onlarca milyon insanın akın ettiği yerde çılgınlar gibi eğlenmek için Disneyland’ı, lüksün son durağında gezinmek için Beverly Hills’i yalnızca Los Angeles’ta görebilirsiniz… Başkent Washington… Dünyanın gözünün üzerinde olduğu, Washington denince ciddiyet rüzgarlarının estiği yerden bahsediyoruz. Ama o ciddiyet, gelen misafirleri gayet güler yüzü ile karşılıyor. Öyle ki FBI Binasında, heyecan tutkunları için minik gösteriler bile yapılıyor. Jefferson Anıtı, Beyaz Saray, dünya sanatçılarının eserlerinin sergilendiği National Gallery of Art Washington’da ziyaret edilmesi gereken yerlerden bazıları…


Amerika’da ne yemek isterdiniz?


Amerika’da gezerken karnınız acıksa ne yersiniz diye sorsalar, belki herkes fast-food diye cevap verir. Tüm dünyaya yayılan fast-food kültürünün anavatanı tabii ki Amerika. Ama Amerika’da yaşayan farklı kültürler sebebi ile dünya mutfaklarının pek çoğu ile karşılaşmanız mümkün. Mesela deniz ürünleri ve pizzayı New York’ta, Çin yemeğini Washington’da, İtalyan Yemeklerini Hollywood’da yiyebilirsiniz. Hele ki New York’un ünlü caddelerinde dünya mutfaklarının seçmeleri ile sıklıkla karşılaşabilirsiniz. Amerika’nın her sokağında her caddesinde, her şehrinde apayrı bir eğlence kültürüyle karşılaşabilirsiniz. Ülkenin dört bir yanında açılmış olan barlar ve kulüpler adeta sosyal bir sahne oluşturuyor. Barlara girme yaşı 21’den başlayan Amerika’da kulüp görevlileri kapıda kimlik sorgulaması yapıyor. Boston, Chicago, Las Vegas, Los Angeles, Miami, New Orleans, New York, San Francisco ve Washington DC. eğlencenin kalbinin attığı şehirlerden… Spor müsabakaları ise Amerikalıların sosyal hayatlarının bir parçası haline gelmiş durumda. Bez bol maçları, Amerikalıların en ucuz eğlencelerinden biri. Amerika'da müzik; jazz ve blues anlamına geliyor. Bir çok mekanda jazz dinleyebilir, ünlü şarkıcıların sahne aldığı yerlerde eğlenebilirsiniz. Amerika'da dinlediğiniz müziklerin yaratıcılarının, en iyi müzik gruplarının, şarkılarına ilham olan sokaklarda bulunduğunuzu bilmek sizi müthiş heyecanlandıracak…

Amerika’da trafiğin yoğun olmasından dolayı, şehir içi yolculuklarında ağırlıklı olarak metro tercih ediliyor. Metro haricinde, otobüs ve taksi ile de yolculuk yapılabilen ülke de, taksiye binmek yerine araba kiralamanız daha ucuz bir yöntem olacaktır.

Ülkede belirli günlerde kutlamalar, törenler ve ibadetlerine bağlı olarak toplantılar düzenleniyor. Her yıl 4 Temmuz’da Amerika’nın Bağımsızlık Günü, tüm ülkede havai fişekler, konserler ve partiler ile kutlanıyor. Eğer seyahatiniz o güne denk gelirse, bu kutlamayı görmekten çok memnun kalacaksınız. Her yıl Kasım ayının son perşembesi olarak kabul ettikleri Şükran Günü’nde ise, aile bireylerinin de hazır bulunduğu toplantılar düzenleniyor ve bu toplantılarda genellikle hindi yeniyor.

Amerika'nın her şehrinde her bölgesinde hatta her köşe başında hediyelik objeler, kıyafetler, aradığınız aramadığınız her şeyi, her yerde kolaylıkla bulabilirsiniz.


Fransa

Fransa

Fransa

Dünyaca ünlü Eiffel Kulesi ile aşkların en güzellerine imzasını atmış olan Fransa, tatilciler içinde ayrı bir deneyim, ayrı bir lezzet oluyor. Avrupa’nın diğer ülkelerinden çok farklı özellikleri bulunan ülkede, Paris’ten, Nis’e kadar tüm şehirleri görmelisiniz. Hepsi ayrı güzel, her biri birbirinden değişik… Her birinden ayrı bir kültür, bir diğerinde ise bambaşka bir ambiyans var… İşte Fransa’dan kısa kısa notlar…

Başkent: Paris
Nüfus: 60.400.000
Saat farkı: 1 saat geri
Uçuş süresi: 3,5 saat
Dili: Yaygın olarak Fransızca konuşuluyor.
Para Birimi: Euro (€)
Ülke kodu: 33

Dünyanın menzilinde kilit noktada bulunan, Avrupa’nın da politik durumunun kalbi olan Fransa, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra arttırdığı gücüne, güç katmaya devam ediyor. Şampanyayı dünya ile tanıştıran Fransa kendine yakışan bir üslup ile yarattığı Fransız mutfağı ile de tüm dikkatleri üzerinde topluyor. Yemeklerinin haricinde karar vereceğiniz Fransa seyahatinizde, göreceğiniz birbirinden güzel mekanlar ve binalarda hiç şüphesiz ki sizi kendinizden geçirecek. Ama eminiz ki Fransız Mutfağı ve bu yiyeceklerden tattığınız yerler sizi kendisine hayran edecek. Şarabı Türkiye’de ya da başka hiçbir yerde Fransa’da olacağı kadar doyumsuz bir lezzetle içmemişsinizdir eminiz. Şimdi siz, şarabın madenine, ilk ortaya çıktığı yerlerden birine, işin uzmanının yurduna gidiyorsunuz. Dünyanın en iyi restoranlarının bulunduğu Fransa’da yemek yemek sizin için bir tutkuya dönüşecek. Tüm dünyaya yayılan mutfak kültürünün içinde bulunan değişik türdeki peynir çeşitlerini, Fransız yemeklerinin içerisinde denemeye bayılacaksınız…


Bahar ayları ziyaretçiler için en ideal zaman olabilir, turizm Fransa’da Mayıs ayında yoğunluk göstermeye başlıyor. Sonbaharda da Fransa’da hava sıcakları çok fazla düşmüyor, ancak kış saati uygulamasından dolayı, gün ışığından ve gündüzlerden fazla yararlanılmayacağı düşüncesi ile, o dönemlerde fazla turist Fransa’yı ziyaret etmiyor. Kış demek Fransa’da kar ile oynamak anlamına geliyor. Pirene Dağları ve Alplerde, özellikle Christmas tatillerinde müthiş bir yoğunluk oluşuyor. Yazın ise Temmuz ortasından Ağustos sonuna kadar ülke insanları 5 haftalık zaman diliminde yıllık izinlerini kullanarak yazlık mekanları tercih ederek, şehirden uzaklaşıp deniz kenarı tarzındaki yerlere gitmeye başlıyor. Şubat ve Mart ayında da benzer dönemler yaşayan Fransa’da ülkenin yoğun kentlerini sessiz bir görünüm kaplıyor.

Bordeaux

Bu resim gibi şehirde, şarap kadehlerinin birbirine çarptıkları andaki sesinin ekolarını duymaya alışmalısınız!

Fransa’nın 7 adet kilit şarap bölgelerinden birinin bulunduğu Bordeaux’ta birbirinden ihtişamlı müzeler, canlı gece hayatı ve plajlar bulabilirsiniz. Geniş caddeler, neo- klasik mimari ile donatılmışken, 18.yy dönemini yansıtan eski ama ihtişamlı arabaları cadde kenarlarında park halinde görmeniz mümkün. Etnik yapının fazlasıyla hissedildiği şehirde okuyan 60 bin üniversiteli öğrenci, göreceğiniz resmi tamamlıyor olacak.

Nice (Nis)

Cote d’Azur’un başkenti olan Nice (Nis), Fransa’nın en seksi, en görkemli şehirlerinden biri. Nis’te bulunan kumsallar çakıl taşları ile kaplı, bir yandan da çoğu boş, ılık ve temiz. Eğer sükunet içerisinde ve popüler bir yer arıyorsanız Nis’e doğru hareket etme zamanı! Nis’e Temmuz ve Ağustos aylarında gitmeyi tercih etmeyin diyoruz, sıcak ve yoğun kalabalık trafik kabusu ile birlikte sıkıcı hale gelebilir. Mayıs ve Haziran en güzel zamanlar, bu zamanları takiben Eylül ve Ekim ayları da Nis’i görmek için uygun bir tercih olabilir. Eğer eğlence istiyorsanız ve partilere katılırım diyorsanız, Şubat ayındaki Karnaval’a mutlaka katılmalısınız.

Paris

Paris’te tüm duyma, görme, dokunma, tatma, koku alma duyularınızı dikkatle harekete geçireceksiniz.

Romantizmin, sanatın ve muhteşem yemeklerin merkezi Paris, gezmek için, cafelerinde oturup dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçileri izlemek için de dört dörtlük bir yer. Paris’te gezerken edineceğiniz bir şehir pass kartıyla, 60’a yakın müzeyi ücretsiz gezme hakkına sahip olabiliyorsunuz. Eğer sadece Paris’in meşhur yerlerini gezmek isterseniz, öğlen 3’ten önce daha ucuz fiyata ziyaret edebiliyorsunuz. Dünyanın ikinci en yüksek kulesi olan Eiffel Kulesi, Georges Pompiduo Modern Sanat Galerisi, ünlü katedral Notre Dame ve Sacre Coeur kilisesi Paris’te görülmesi gereken yerlerden… Paris’e 34 km uzaklıkta bulunan Paris Disneyland ise 7’den 70’e herkesin uğraması ve çılgınlar gibi eğlenmesi için ziyaretçilerini bekliyor. Fransa’da suni olarak kurulan sahiller de oldukça ilgi görüyor. Güney sahilleri özellikle Cannes ve St Tropez genelde kalabalık ve oldukça pahalı ancak en iyi ve özel beach’lerin bulunduğu bölgeler. Bu yüzden beachler için batı bölgeleri tercih edebilirsiniz. Güney sahil şeridinin en büyük şehri olan Marseille ise, suç oranı en yüksek ve ırkçılığın en fazla olduğu şehirlerden. Bu şehri ziyaret etmek heyecan verici olabilir. Eğer surf yapmak, kumlarda dolaşmak istiyorsanız, Atlantik sahillerini tercih etmelisiniz. Biarritz’de moda plajları, La Rochelle’de sevimli ve hoş olanlarını, Brittany’de ise çok sayıda nefis beach’ler bulabilirsiniz.

Korsika Adası: Güney sahiline 100 mil mesafede bulunan ce Napolyon Bonaparte’nin doğduğu yer olarak bilinen Korsika Adası, Fransa’nın güney sahillerine 100 mil mesafede bulunuyor.

Fransa’ya gittiğinizde mutlaka görmeniz gereken bölgelerden biri de Champagne bölgesi… Şampanyanın yapıldığı ve şampanyanın babası olarak kabul edilen Dom Perignon’un yaşadığı yer olarak bilinen Champagne bölgesinde, şampanyanın yapılışını ve mahzenleri görmek eminiz ki ilginizi çok fazla çekecek! Hele ki alkole meraklıysanız, Champagne’ye uğramadan dönmeyin!

Fransa tatilinizde kendinize yapacak çok şey bulacaksınız. Fransa’da bulunan çok sayıda geniş kanallarda gezintiye çıkabilirsiniz. Fransa’nın gece hayatının merkezini cafeler ve barlar oluşturuyor. Paris’te en çok ilgi gören mekanlar Rue Oberkampf ve Menilmontant’ta bulunuyor. Cafe Charbon ve Mecano Bar ise mekanlardan en büyükleri ve en kalabalık olanları. Öğrenciler tarafından en çok tercih edilen ve genelde Latin müzikleri yapılan mekan ise; Le Piano Vache. Paris’te yılbaşı arifesi kutlamaları ise binlerce insanın oluşturduğu kalabalık ile birlikte Champs-Elysees’te kutlanıyor. Uluslar arası Büyük Kumdan Heykel Festivali ise Mayıs ve Haziran aylarında, dünya çapındaki yarışmacıları Herdelot şehrinde ağırlıyor. Kanada, Çin, Amerika ve Singapur başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinden yarışmacının katıldığı yarışmada, kazananlara para ödülü veriliyor.

Ağustos’un ikinci pazarında her yıl Fransa’da Domuz Festivali düzenleniyor. Bu festival sırasında Fransa’da olursanız eğer, domuz yarışlarını, sahiplerinin domuz kostümlerini veya domuz eti yeme yarışmasını izleme şansını yakalamış olacaksınız. Bu festivalin en ilginç anı ise ulusal domuz taklidi yarışması. Bu yarışmayı kesinlikle görmenizi tavsiye ediyoruz.

Modanın başkentindesiniz. Birçok modacıların, ünlü markaların mağazalarının göbeğindesiniz. Zevkinize ve para durumunuza uygun olan her şeyi satın alabilirsiniz.

Paris'te özellikle "Champs Elysees" (Şanzelize) nin arnavut kaldırımlı sokağında yürüyorsanız gözlerinizi alamayacağınız vitrinler, etrafta ki kafeler, geniş kaldırımlarda yürüyüş yapan insanlar... gece başka gündüz bir başka büyüleyicidir, Şanzelize...

Paris'e yılda gelen turist sayısı nüfusunun iki katıdır.


Malta

Malta

Malta

Şövalyeleri getirin aklınıza… Ne kadar ihtişamlı, ne kadarda görkemlilerdi kimbilir? Malta seyahatinizde tüm yaşanmışlıklara tanıklık edeceksiniz çünkü siz şövalyeler ülkesinde olacaksınız…

Uçuş Süresi: 2,5 saat
Para Birimi: Malta Pound
Saat farkı: 1 saat geri
Resmi dil: Malta’ca ancak İngilizce, Fransızca ve İtalyanca’da konuşulur.
Vize: Türk vatandaşlarından vize istenmiyor

Malta takımadaları, 3 büyük ve 2 küçük adadan oluşuyor. Malta, Gozo ve Comino adaları bu adaların en büyükleridir. Taş Devri insanlarının kanıtlarına bile rastlanan Malta’nın ilk insanların yaşadıkları yerlerden biri olmasından ötürü tarihi bir önemi bulunuyor. Gozo adasında bulunan tapınakların yeryüzünün en eski abideleri olarak tanımlanması da bölgeye her yıl binlerce turistin akın etmesine sebep oluyor. Malta; İtalya'nın, Sicilya adasının 100 kilometre güneyinde bulunuyor. Malta cumhuriyeti; Malta, Gozo, Kemmuna adlı 3 adadan oluşuyor. En gözde olanı ise Malta Adası'dır... Adanın önemli bir özelliğiyse içinde hiçbir akarsu ve dağ bulunmuyor olması…

Malta 375 yıl Bizans hakimiyetinde yaşamış, M.S 870 yılında Kuzey Afrikalı Berberi kuvvetlerinin ortaya çıkmasıyla bu hakimiyet son bulmuş. Cilalı Taş Devri adı verilen dönemden yüzlerce yıl sonra St. John’un emrindeki şövalyelerin günümüze kadar duyulan namı adada hüküm sürmeye başlamış. Beraberlerinde zengin bir kültürü de getiren şövalyelerin tarihi 11,yy’ın ortalarında başlamış. Yeni bir vatan arayışı sebebiyle 1530 yılında V. Charles’ın verdiği imtiyazlarla Malta’ya yerleşmişler. Gelir gelmez ticareti ve sosyal ilişkiler geliştirmeye başlamışlar. Kanuni Sultan Süleyman’ın 4 ay süren kuşatmasına direnen şövalyeler, bu direnişin ardından daha büyük bir şevkle adayı kalkındırmaya başlarlar. Bu dönemden sonra günümüze kadar getirilen görkemli yapılar, sanat ve kültür açısından gelişmeler Malta’nın aslında bügünkü kaderini belirlemiş oldu. Daha sonra Napolyon tarafından işgal edilen Malta, İngilizlerin kuşatmasında kadar Fransızların elinde kalmış. 1964 yılına kadar İngiliz hakimiyetinde kalan Malta, 1965 yılında da Avrupa Konseyi’ne üye oldu.
Malta’da genelde kışlar yumuşak, yaz sezonu ise normal değerlerde geçiyor. Kar, don, sis gibi terimler Malta’da bilinmeyen terimlerdir.


Malta eğitim anlamında da oldukça ilgi çekiyor. Pek çok uluslar arası öğrenci, ülkeye her yıl eğitim için adeta akın ediyor.

Malta’nın başkenti olan Valetta, surları ve derinliği ile dikkat çeken Marsamxett ve Grand limanları ile büyüleyici bir şehir… Şövalye hakimiyetini hissedeceğiniz şehirde bulunan müzelerde de şövalyelere ait olan zırhları ve kişisel eşyaları görebilirsiniz. Kiliseler, binalar, tersaneler, yüksek katedraller ile sarı Malta taşından yapılmış olan evleri izlerken içinizi Malta’da olduğunuz için büyük bir mutluluk kaplayacak.


St, John Katedrali: 1572 yılında adından da anlaşılacağı gibi St. John Şövalyeleri için kurulmuş olan bu yapının dış mimarisi kadar iç mimarisi de bir başka güzeldir. İçerisinde bulunan Michelangelo'nun iki tablosu da ayrı bir özellik katmaktadır bu katedrale...


Şövalyeler Sarayı: Saray, şövalyeler dönemine ait bir çok eseri bünyesinde barındırıyor. Günümüzde ise bu saray Parlamento Binası olarak kullanılmaktadır. Sarayda bulunan zırh ve silahlar dünyanın en büyük koleksiyonudur.


Baracca Bahçeleri: Büyük Limanı izleyebileceğiniz en güzel yer olarak bilinmektedir.


Soyluların şehri; Mdina…

Mdına, Malta’nın eski başkentidir. Soyluların oturduğu sokaklarda, buram buram bir tarih kokusu yayılıyor etrafa. Mdına katedrali ve zindanları, Bastin caddesinde bulunan sarayları ile görülmeye değer yerler arasında yer alırken, belki de Mdına'da turistlerin en çok ilgisini çeken şey mimari yapıların dışında cam işçiliğiyle ünlü olması ve cam fabrikalarından alışveriş yapmanın keyfi olmalıdır.


Dinlenmek için doğru adres: Gozo Adası…
Malta'nın ikinci büyük adası Gozo'da şövalye ve tarih dokusundan biraz uzaklaşıp dinlenmek için ideal bir yer. Xlendi balıkçı köyü ülkenin en güzel dalış noktalarına sahiptir. Plajları, su sporları yapabilme imkanı, denizi, doğa ile iç içe yapabileceğiniz, doğa sporları ile Gozzo dinlenmek ve eğlenmek için çok ideal bir yer.
Ta'Pinu Kilisesi: 19. yüzyılda yapılan bu kilisede en çok dikkati çeken şey; Meryem Ana tablosunu burada bulunmasıdır. Ta'Pinu kilisesi, ada halkının burada adadıkları adadıkların gerçek olmasına inanmaları ile ünlenmiştir.
Mavi pencere(Azure Window) kayalıkları ise Gozzo Adası'nda bir doğa harikası olarak nitelendirilmektedir.


Huzur için Comino Adası…
"Issız bir adaya düşsen yanına üç şey alman gerekiyor" hikayeleri galiba, Comino Adası için yazılmış. Tam anlamıyla, ıssız bir ada hiç bir ses gürültü yok, sessiz sakin... sadece deniz, kum ve güneş eşliğinde hoş dakikalar yaşayabileceğiniz bir ada...


Bol bol sebze meyveyi Malta’da yiyin…
Malta yemekleri balık ve deniz ürünleriyle anılır. Ancak Malta'nın tropikal iklimi sayesinde bir çok sebze ve meyveyi bir arada bulmanızda mümkündür. Malta'ya özgü olan yemeklerin genellikle patlıcan kökenli olduğu söylenebilir. Malta mutfağının bir diğer başlıca yemeği ise makarnadır. Yemek kültürünü, birazda İtalyan tarzından aldıkları için pizza ve makarnayı her yerde bulabilirsiniz. Malta'da egzotik çorbaların sofralarda çok büyük önemi vardır. "Soppa tal-armla": Karnabahar çiçeği, ıspanak, hindiba, bezelye gibi sebzelere ek olarak içine konulan özel peynirlerle tatlandırılan bu çorbanın Malta'nın en meşhur yemeklerinin arasında olduğu söylenebilir. Keçi peyniri( gbejniet) denemek isteyeceğiniz tatlardan bir tanesi olabilir.
Malta'da yemeklerde yanınıza eşlik edecek içecek; beyaz ya da kırmızı şarap olabilir. Malta üzümlerinden yapılan ya da İtalya ve diğer ülkelerden gelen birçok şarap çeşidini Malta’da bulabilirsiniz. Ancak şarap haricinde tüketilen bir diğer içecek ise biradır. Yerel biraları; Cisk Lager ve Hop Leaf Ale deneyebilirsiniz.
Kinnie adı verilen portakal ve aromalardan yapılan alkolsüz yerel içeceklerinin de tadına bakmadan dönmeyin!


Eğlence için başkentin dışına doğru lütfen…Malta' da Başkent Valetta'da eğlenceye dair bulabileceğiniz; opera salonları ve festivallerin dışında gece hayatının pek gelişmiş olduğu söylenemez. Başkentin dışındaki bölgelerde ise gece hızla devam ediyor.
ST. Gorg bölgesi yakınındaki Bay Street adlı bölgede sıra sıra barlar, restoranlar ve kulüpler bulunmaktadır.
Ada içi ulaşım için özellikle söylenebilecek olan şey, Malta ile özdeşleşmiş olan otobüsleridir. Bu otobüslerle hem ulaşımınızı sağlayabilir hem de güzel bir Malta gezisi yapabilirsiniz. Taksi seçeneğiniz her ülkede olduğu gibi burada da mevcut fakat, biraz pahalı olduğunu söylemek gerekli! taksi yerine araba kiralarsanız daha uygun bir fiyata ulaşımınızı sağlamış olursunuz. Ancak şunu unutmayın Malta'da trafik soldan akıyor ve direksiyonlar sağda bulunuyor.